Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
İnsan ve sanat kavramı birbirini oldukça fazla ilgilendiren kavramlardır. İnsanlığın başladığı yıllardan beri sanat kavramıyla iç içe bugünlere gelmiştir. İnsanlar ilk ortaya çıktıklarından beri sanatın var olduğu bilinir herkesçe. Sanat insanlar var oldu olalı vardı. Sanat insanla yaşıttır diyebiliriz. Barnett Newman, “ İlk insan bir avcı toplayıcı ya da alet yapıcı değil bir sanatçıydı. ” der.(ÜMİT, 2015, s.3) Sanatın nasıl ortaya çıktığı ile ilgili birçok görüş vardır, Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı" der. (ÜMİT, 2015, s.3) Sanatın ilk örneklerinden olan mağara duvarlarına çizilen resimler, sanatın nasıl ortaya çıktığı ile ilgili bizlere ipuçları verir. Önce basit çizgilerle yere çizilen bu resimler daha sonra mağara duvarlarına çizilmeye başlanmıştır. Zamanla bu çizgiler boyut değiştirmiş ve insanoğlu artık avladığını değil avlamayı hayal ettiğini de mağara duvarlarına çizmeye başlamıştır. Daha sonra yetenekleri gelişen insanoğlu çizdikçe avlamış, avladıkça çizmiş, her çizgisinde hedefini, idealini büyütmüştür. Bu döngü farklı bir deyişle büyünün doğmasına neden olmuş ve korktuğu, avlamak istediği canlıyı resmetmeye devam etmiştir.(AYAZ, s.3)
Cevad Memduh Altar 1965 yılında yaptığı çalışmasında sanat ve insan ilişkisine dair şu sözleri söylemiştir: “Kendi kendini yetiştirmekle yükümlü olan insan, sanatçı ya da eleştirici olmadan da sanatı gereği gibi tanımalıdır. Doğru ve iyi, ancak bu yoldan güzellikle de güçlendirilebilir. Başkalarını karşılıksız sevebilmenin tek kaynağı olan güzellik duygusu, sadece bu açıdan gerçek değerini bulabilir. Doğru ve iyi yargılarının dayandığı hukuk ve ahlâk ilkeleri, sevme ilkesinin katkısıyla üçlü düzene ulaştırılabilir”. Öncelikle sanatı tanımanın ne kadar önemli olduğunu Altar’ın sözlerinden de öğrenmiş bulunmaktayız.
Edebiyat ve sanat arasında da oldukça güçlü bir bağ vardır. Dil sayesinde geçmişe giderek sanatın geçmişi daha iyi algılanabilir. Heidegger de ‘dil’in sanatın kökenlerini bulmada en etkili unsurlardan biri olduğunu düşünür: “Heidegger, şiirin eylem alanının dil olduğunu, şiirin özünü dilin özüyle birlikte düşünüp, varoluşun ve bütün nesnelerin özünün kurucusu olarak adlandırmak gerektiğini ifade eder. (ÖNER,2018, s.101) Edebiyat var olduğundan bu yana hep hayatla iç içe olmuş, temel dayanak olarak hayatı, malzeme olarak da insanı ele almıştır.(SOY,2004,s.5)
İnsan ve sanat arasında güçlü bir bağ vardır. Sanatın ortaya çıkmasında insan etkili olmuştur ve onu geliştiren de yine insan olmuştur. Sanata ve sanatçıya sahip çıkmak çok önemlidir. Gelecek nesillere sanatı öğretmek gereklidir. Bu sayede bu kısır döngü hep böyle sürüp gidecektir.Atatürk’ün de dediği gibi...”Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
KAYNAKÇA
Altar, Cevad Memduh (1965), İnsan ve Sanat
Deren, Ümit(2015), İnsan Doğasında Sanatın Rolü
Ayaz, Cebrail , Sanatın Ortaya Çıkışı
Öner, Ferhunde Küçükşen(2018), Sanat Antropolojisinin Sanat ve Sanat Eleştirisi Açısından Önemi
Soy, Esra, Toplumsal Bir Olgu Olarak Sanat ve Edebiyat
Tarih: 2020-05-25 10:46:09 Kategori: Sanat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
İnsan ve sanat Nedir
Cevad Memduh Altar 1965 yılında yaptığı çalışmasında sanat ve insan ilişkisine dair şu sözleri söylemiştir: “Kendi kendini yetiştirmekle yükümlü olan insan, sanatçı ya da eleştirici olmadan da sanatı gereği gibi tanımalıdır. Doğru ve iyi, ancak bu yoldan güzellikle de güçlendirilebilir. Başkalarını karşılıksız sevebilmenin tek kaynağı olan güzellik duygusu, sadece bu açıdan gerçek değerini bulabilir. Doğru ve iyi yargılarının dayandığı hukuk ve ahlâk ilkeleri, sevme ilkesinin katkısıyla üçlü düzene ulaştırılabilir”. Öncelikle sanatı tanımanın ne kadar önemli olduğunu Altar’ın sözlerinden de öğrenmiş bulunmaktayız.
Edebiyat ve sanat arasında da oldukça güçlü bir bağ vardır. Dil sayesinde geçmişe giderek sanatın geçmişi daha iyi algılanabilir. Heidegger de ‘dil’in sanatın kökenlerini bulmada en etkili unsurlardan biri olduğunu düşünür: “Heidegger, şiirin eylem alanının dil olduğunu, şiirin özünü dilin özüyle birlikte düşünüp, varoluşun ve bütün nesnelerin özünün kurucusu olarak adlandırmak gerektiğini ifade eder. (ÖNER,2018, s.101) Edebiyat var olduğundan bu yana hep hayatla iç içe olmuş, temel dayanak olarak hayatı, malzeme olarak da insanı ele almıştır.(SOY,2004,s.5)
İnsan ve sanat arasında güçlü bir bağ vardır. Sanatın ortaya çıkmasında insan etkili olmuştur ve onu geliştiren de yine insan olmuştur. Sanata ve sanatçıya sahip çıkmak çok önemlidir. Gelecek nesillere sanatı öğretmek gereklidir. Bu sayede bu kısır döngü hep böyle sürüp gidecektir.Atatürk’ün de dediği gibi...”Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
KAYNAKÇA
Altar, Cevad Memduh (1965), İnsan ve Sanat
Deren, Ümit(2015), İnsan Doğasında Sanatın Rolü
Ayaz, Cebrail , Sanatın Ortaya Çıkışı
Öner, Ferhunde Küçükşen(2018), Sanat Antropolojisinin Sanat ve Sanat Eleştirisi Açısından Önemi
Soy, Esra, Toplumsal Bir Olgu Olarak Sanat ve Edebiyat
Tarih: 2020-05-25 10:46:09 Kategori: Sanat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx